Doğu - Batı Divanı

Johann Wolfgang von Goethe

Ötüken Neşriyat,  İstanbul  2009  ISBN: 978-975-437-712-5

Dil: Türkiye Türkçesi  Türü: Kitap  Alt türü: ---

Dış bağlantı: http://www.otuken.com.tr/kitapdetay.asp?kitapID=643

Bu eseri üyemiz İskender temin etmiştir. Kaynağına ulaşmak için tıklayınız

BİR DİVAN ŞAİRİ OLARAK GOETHE!

Ötüken, okuyuculara dünya edebiyatının en güzîde eserlerinden Doğu Batı Divanı’nı takdim ediyor. Büyük Alman mütefekkir ve şairi Goethe’nin en olgun tefekkür meyvelerinden sayılan Doğu Batı Divanı, Faust ile birlikte, birbirini tamamlayan iki kemâl zirvesinden biri olarak kabul ediliyor. Faust’un cihanşümûl şöhretine, hakkında yapılmış çok sayıda araştırmaya ve yayına mukabil Doğu Batı Divanı, maalesef Türk aydınlarının dikkatinden uzak kalmış, üzerinde lâyıkıyla düşünülmemiştir. Hâlbuki Doğu Batı Divanı’nı çok ilginç bir Şark geleneğine dayanıyor: Goethe bu büyük eserini, Hafız, Şeyh Sadi, Nizâmî ve Mevlâna gibi klasik İslam şairleri başta olmak üzere, birçok Müslüman şair, devlet adamı ve nüktedanlarına nazire olarak kaleme almıştı. O, birçok klasik İslam şairi, devlet adamı, sanatkârı ve mütefekkirini klasik şark şiirinin diliyle değerlendirmiş, onları eserleri ve tefekkür tarzlarıyla Batıya tanıtmaya çalışmıştır; bu açıdan Doğu Batı Divanı, sadece doğuyu ve batıyı değil, Klasik İslam tefekkür ve kültürünü anlayabilmemiz için rehber bir eserdir.
Eseri Türkçeye kazandıran Senail Özkan, kitabın girişindeki geniş ve dikkate değer tanıtma yazısıyla Goethe’nin din anlayışını, dünya görüşünü, felsefesini, tefekkürünü, Doğu’ya ve İslam’a bakışını, özellikle de klasik İslam düşüncesi, şiiri ve kültürüyle alakasını Türk okuyucusuna takdim etmektedir; bu mukaddimede Doğu Batı Divanı’ndaki şiirlerin hangi ilhamla, hangi kaynaklardan beslenerek kaleme alındığı da araştırılmış, Goethe’nin tercih ettiği mecaz ve şifrelerin anlam ve yorumları ana kaynaklara müracaatla mukayeseli tarzda izah edilmiştir.

İki yüz yılı aşkın bir süredir, şaşırtıcı bir şekilde Türk kültür dünyasının dikkatlerinden uzak kalan Doğu Batı Divanı’nın hak ettiği alakayı göreceğine inanıyor, bu mühim eseri Türk irfânına armağan etmekle gurur duyuyoruz.

Yorumlar:

 

Auerbach ve Goethe de neticede Türkçeye tercüme edildi

Şark muhitlerinde gezinen şair ile sürgün bilgin şairin yeni çevirileri artık piyasada.

09. Kasım 2010


...

On dokuzuncu yüzyıldan beri Türk ve Almanları kısmen sıkı fıkı ama kısmen de ihtilaflı bir ilişki bir arada tutar. Siyasetin ve Birinci Dünya Savaşı’ndaki –pek de mutlu seyretmeyen- silah koalisyonun yanı sıra burada kültür de -sadece entelektüellerle sınırlı kalmış olsa da -önemli bir rol oynamış ve hâlen oynamaya devam etmektedir.  Burada bir asimetri dikkatleri çekmektedir: Fevkalâde eğitimli Türkler Alman kültür eserlerini benimseyerek kendi dillerine aktarmışlardır; tabii bu tercüme işi karşılıklı olarak yapılmıştır. Bu durum Almanya’ya göç olayı ile birlikte gittikçe değişmeye başlamıştır. Daha önceleri bu iki halk hiç bu kadar birbirlerine yakın olmadılar. Geçmiş yıllarda Türk yazarlar Almanya’da daha çok tanınmaya başladılar; tabii bu sadece Orhan Pamuk’un Nobel edebiyat ödülü almasına bağlı bir olay değildir.

Türklerin birçoğu Goethe’nin Doğu Batı Divanı’nı çok iyi bilir; tabii öncelikle Almanya’da okumuş olanlar. Bu durum bu yıl Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “Divan” tercümesiyle ödüle layık görülen Türk yazar ve mütercim Senail Özkan için de geçerlidir. Özkan, 1955 yılında Gümüşhane’de  doğmuş, yirmi yıl Bonn ve Köln’de yaşadıktan sonra 1998 yılında İstanbul’a dönmüş; Nietzsche ve Schopenhauer hakkında kitaplar kaleme almış, Annemarie Schimmel’ın İslam tasavvufu hakkında yazdığı eserlerini Türkçeye tercüme etmiş ve bunun yanında Goethe ve Konya’nın büyük mutasavvıf şairi Mevlana’yı mukayese eden bir eser telif etmiştir.

Özkan’ın tercümesi aslında geçen yıl Ötüken Neşriyat tarafından yayınlanmıştır. Ne var ki bu eser Almanya’da neredeyse hiç farkedilmemiştir. Özkan, sadece Goethe’nin şiirlerini titiz edebî bir Türkçeye aktarmakla kalmamış, aynı zamanda “Divan”ı da mufassal olarak yorumlamıştır. Kitap 500 sayfadan daha fazla bir hacme sahiptir. Özkan, burada Almanya’nın en büyük şairinin İslam ve İslam tasavvufuyla ve Fars edebiyatıyla, özellikle de Hafız’ın şiiriyle ne kadar intensiv (yoğun) meşgul olduğunu, Türk okurlarının dikkatlerine sunuyor. Bu noktada Özkan bazı paralellikleri gözler önüne seriyor ve Goethe’nin neredeyse sezgi gücüyle harikulade bir tarzda sufizmin mevcut dünya yorumlarını çoğu kez poetik formlarıyla kullandığını sarih bir şekilde gösteriyor. Bununla birlikte o, aynı zamanda Goethe’nin dünya görüşünü oluşturan ve “Divan”da ifadesini bulan Batılı kaynaklara da eğiliyor.

Özkan’ın şerh ve yorumlarıyla ortaya koyduğu tercüme çağdaş Türk kültür hayatında bir akımı temsil etmektedir; bu akım tam da yeni değil ama gittikçe daha da güçlenmektedir. Aynı şekilde Yüzyıllar boyunca Arap ve Fars kültürüyle Türk kültürü unsurlarını terkip eden Osmanlı karma kültürüne temayül de eskiden daha fazladır; bu terkibin en parlak çağı Divan Edebiyatı yani Saray şiiridir. Bizzat Osmanlı Sultanları mesailerinin bitiminde şiirle ilgileniyor ve şiir söylüyorlardı ki bu şiirler çok sanatkârane bir tarzda, evet muğlâk ve zekîce oluşturulmuş sembolleriyle Goethe’yi dahi etkilemişlerdir. Kemalist devrimin akabinde yirmili ve otuzlu yıllarda birçok şair, millî bir Türk edebiyatı yaratmak yahut modern Avrupa’ya intibak etmek üzere bu tarz şiirden uzaklaşmışlardır. Bugün Osmanlıca, münevverlerin konuştuğu ve yazdığı bir Saray lisanı olarak filoloji okuyan öğrenciler ve yazarlar arasında büyük bir ilgi görmektedir. 

Yorum

Bu eser hakkında henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yazan siz olun.

Yayınlanacak yorumunuza bir başlık yazın: Yorumunuzu yazın: