"Yeni" Anayasanın Şifreleri

Prof. Dr. Meltem CANİKOĞLU - Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ - Sadi SOMUNCUOĞLU

Yazılma tarihi: 2011

Milli Düşünce Merkezi  2011  ISBN:

Anahtar kelimeler: yeni,anayasa

Dil: Türkiye Türkçesi  Türü: Kitap  Alt türü: Sosyal bilimler

Dosya uzantısı: pdf   Dosya hacmi: 613KB

Bu eseri üyemiz Turk temin etmiştir. İndirmek için tıklayınız

Bilgi notu:

SUNUM Yıllardır anayasayı tartışıyoruz. Buna asırlardır da diyebiliriz. Tartışma 1808 Sened-i İttifak’la başlamış. Çözüm bekleyen meselelerimiz dağlar gibi yığılırken, bunlara çözüm arayıp bulmak yerine, çareyi devleti ve milleti biçimlendirmede aramışız. Bunun için de tılsımlı misyonlar yüklediğimiz büyülü bir anayasa sevdasının peşine düşmüşüz. Ah bu anayasa bir gelse, dost düşman neler yapacağımızı görecek, dünyanın en büyük gücü olacağız cinsinden nutuklarla ömür tüketilmiş. Adeta bir şiir yazmadığımız, ağıt yakmadığımız kalmış. Acıdır ki hala ders alıp akıllanamadık. Asıl engel biziz deme basiretini ve faziletini gösteremedik. Son yıllardaki tartışmalar da böyle. 1982 Anayasasının maddeleri son 30 yılda tam 136 defa değiştirildi, doymadık. Sanki tarih tekerrür ediyor. Üstelik bu defa “anayasanın ruhu“ dedikleri Türk Milletinin ve Devletinin kimliği hedef alınıyor. Kısaca Türkün egemenliğine tasallut var. Bu konuda 4 ayrı görüş tartışılıyor: 1)Anayasaya “Kürt” kimliği girmeli. 2)Anayasadan Türk kimliği çıkmalı ve bütün etnik gruplar aynı konumda olmalı. 3)Türk kimliğine dokunulmamalı, yargı bağımsızlığı gibi konularda düzenlemeler yapılmalı. 4)Bu Anayasaya dokunulmamalı. Bir de kavram uyuşmazlığı var. Bu da: Demokrasi, özgürlük, eşitlik gibi, bireyle ilgili kavramların; milletin parçaları olan etnik/ırk, dil, din, mezhep gibi gruplara aitmiş gibi gösterilmesidir. Millet egemenliğinin bölüşülmesi için başvurulan bu saptırma, uzlaşmayı daha işin başında imkânsız hale getiriyor. Yine devlet-birey ilişkisinin doğru kurulması, bir diğer önemli meseledir. Toplum hayatında birey kendi hak, görev ve sorumluluklarının sınırlarını belirleyemez. Kişilerin millet bütünlüğü içinde birbiriyle, toplumla ve devletle ilişkilerinin kurallarını belirleyecek, denetleyecek ve müeyyide koyacak üstün bir otoriteye ihtiyaç vardır. O da devlettir. Millet egemenliğinin maddi ve manevi teşkilatı olan devletin temelleri ise, millete göre şekillenir. Milletin bir parçası olan etnisitelerin ortaklığına dayanan bir devlet kurulamaz, zorla kurulmuşsa da yaşatılamaz. Irak bunun son örneğidir. Nihayet, eğer bir egemenlik “adalet mülkün temelidir” esası üzerine bina edilmemişse, demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi değerlerin hiçbir anlamı kalmaz, sadece bir istismar aracı olur. İnsan fıtratının ruhu olan adaleti ve güvenliği esas almayan devlet yapısı da, aciz kalmaya mahkûmdur. Sadi SOMUNCUOĞLU Milli Düşünce Merkezi Başkanı

İçindekiler

Yapay Gündeme Yapay Başlık: Yeni Anayasa Prof. Dr. Meltem CANİKOĞLU Türk millî egemenliği sona ererken: Onlar millet, biz değiliz Prof. Dr. İskender ÖKSÜZ Milli Egemenliğimiz ve “Yeni” Anayasa Sadi SOMUNCUOĞLU Milli Düşünce Merkezi Başkanı

Yorum

1
   26 Temmuz 2017

1

1
   26 Temmuz 2017

1

Yayınlanacak yorumunuza bir başlık yazın: Yorumunuzu yazın: